ALLAH ım sen buyuksun bızı zalimlerden koru


Bu Blogda Ara

23 Ekim 2010 Cumartesi

Zikir

Zikir

Görüldükleri zaman Allah (c.c.) hatıra gelen kâmil insanların riâyet ettikleri önemli bir edep de, teheccüd namazıdır.

Geceyi uykusuz geçiren, seheri ganimet bilen âşıklar o anda manevî avlarını beklerler. Mahmut Sami Ramazanoğlu (k.s.) bu anın kıymetini şu sözleriyle bildirirler:

“Seherlerde çekilen evradla, gündüz yapılan evrad (dersler) arasındaki fark, Ramazan-ı Şerif’te tutulan oruçla, kazaya bırakılan oruç gibidir.” Kalkamıyoruz efendim.” Diyen mü’mine. “Yatamıyorsun öyleyse evladım.” Buyurur marifelerden biri.

Ayaktayken, otururken, yanımızdayken, velhasıl her hâlimizde dikkat edeceğimiz, unutamayacağımız önemli bir ibadetimiz de “zikir” dir. Araf Suresi’nin 172. ayeti celilesinde: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sözüne verdiğimiz: “Evet Rabbimizsin.” Ahdine sadakattir zikir. Haşr Sûresi’nin 19. âyetinde bildirilen tehdide maruz kalmamak için Allah’ı sürekli hatırlamamızdır zikir. Toplumun hâlini gözardı edip, beşyüzlük tespihinin tıkırtısıyla bir köşede yan gelip yatmak değildir zikir. Zaman ve mekâna göre en uygun görevi yerine getirerek sûfi meşreb (Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlakı), sahasında uzman insan yetiştirmektir zikir. Dergâhında, insanları Hakk’a davet için: “Kardeşlerim! Burada yabancı dil de öğrenilir, burası gönülleri tâatlerin zevkiyle ihya ederken, kafaları ilimle tezyin eden bir üniversitedir aynı zamanda.” Demektir zikir.

İsyan yuvalarındaki kardeşlerine bir devâ sunmak, onları şeytanın yolundan Hakk’ın yoluna nasıl girdiririm gayretini elde etmek için bir diğer şart, sâdıklarla beraber olmaktır. “Münkirden kaç, aslandan katçıları gibi.” Tekerlemesine riayet edeceğim diye, intisab ettiği zatın gayrısından kaçanlar zavallı insanlardır. Bu tavsiyeyi yapanlara sözümüz; müşrikler arasında panayırlarda dolaşıp, bir kişiyi olsun Rabbime kul edebilir miyim çabasıyla ayakları yaralanan, diş-i saadetleri kırılan (şehid olan) Peygamberimiz (s.a.v.)’i hatırlamaları yönünde olacaktır. İsyanından kaçarız ama ıslahı için beraber olur, usulüne uygun bir şekilde davetimizi yaparız ona. Salihlerin salâhı (kurtuluşu), yaptıkları ferdi tâatlere bağlı değildir. Onları kurtaran, tebliğleri, Allah için sevip Allah için buğzetmeleridir.

Günahkâr kuldan kaçan kişinin durumu, kapısına gelen yaralıya: “Tedavi ol da öyle gel.” Diyen doktorun hâli gibidir. “Mürşid, kapısında hasta ister.” Der şair. İtikatsıza iman esaslarını, mü’mine tâatlerini, abide ibadet zevkini tattırmak için sadıklarla beraber olalım.



Kemâle Dair Sohbetler kitabından…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder