Rahmet Mevlam Halime
Kendisini dokuz ay karnında, iki yıl bağrında, bir ömür boyu sevgisini kalbinde taşıyan anaya, parmağına taş değse gönlü sızlayan babaya, başına bir sıkıntı gelse, yardıma koşan akrabaya, şefkat duyar insan.. Evlilik mahsulü meydana gelen yavru, ana ve babasının birbirine duyduğu sevginin eseridir. Evladın dünyaya gelişine sebep olan mahalle ana rahmi, ana rahminden doğan kişiler arasındaki yakınlı-ğa, sıla-i rahim denmiştir.
Allah ve Rasûlünden sonra, rahm-i mader’den dünyaya gelişimi-ze sebep olan, ana ve babaya itaatle, yakın akrabayı gözetmekle, bütün insanlığa “rahim” davranmakla emrolunduk Kitab-ı Hakim’de...“Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak etmeyin, ana-babaya da iyilik edin, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın akrabaya, yolcuya ve sağ elinizin sahip olduklarına, kölelere iyilik edin”. Allah kendini beğenip, böbürlenenleri elbette sevmez.1 Bir intizam içinde seyreden gökcisimleri ve yıldızlar, birbirini sevgiyle tutmasa, güneş, ay’dan ışığını esirgeyip şefkatle bakmasa, alemde düzen mi kalır?
Toprağa küsüp, yönünü çevirse güneş, nebat mı biter yerde? “O’dur ki; rahmetinin önünde, rüzgârı müjdeci olarak gönderir. Nihayet bunlar, ağır yüklü bulutlar yüklendiğinde, biz onu, ölü bir memlekete gönderir, su indirir, onunla her türlü mahsulleri yetiştiri-riz. İşte ölüleri de böylece çıkarırız. Tâ ki iyice düşünüp ibret alasınız.”2
Semavat ve arz, halk olunan bütün mahluk, sevgisinin, şefkatin, engin rahmetin eseri değil mi?
“Sen olmasaydın, Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.” bu-yrulan Fahr-i Kâinât, Hülasa-i Mevcudât Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya duyulan sevgi, yaratılış sebebidir âlemin... Kâinatın oluşumu bile, sevgi ve rahmettir. Hadis-i Kudsî’de bir mânâya göre: “Tanınmayı sevdim de, âlemi halk ettim.” buyurur Cenâb-ı Hakk..“Rahmetim ise her şeyi kapsamı içine almıştır.”3
Öyle ise bu azab niçin? Rahmet, Allah’ın zatının gereği, azab ise kullarının günahlarının icabıdır.4 Cehennemi gezen Yunus Emre, Malik’e, “Hani burada yanan ateş?” dediğinde Cehennemin kapıcısı Malik: “Ya Yunus! Burada herkes kendi ateşine yanar. Zaniler zina ateşine, caniler cinayet ateşine, hainler hiyanet ateşine, asiler isyan ateşine yanar.” der.
Allah’ın umumi rahmetinden herkes nasibini alır. İblis bile, önceleri Cennette yaşamış ve, “Bana mühlet ver.” dileği dahi yerine getirilmiştir.
“Ey Muhammed! Biz seni bütün mahlukat için, sadece bir rahmet olarak gönderdik.”5 ayet-i celilesi nazil olunca, İblis: “Yâ Rab! Habibini alemlere rahmet olarak göndermişsen, ben de bu alemdenim, ben de nasibimi isterim.” deyince Hâlik-ı Zülcelâl, Hazreti Âdem’den beri bir melek tarafından kendisine vurulan kamçı cezasını kaldırdı.6
Mahşer meydanında terlere batan asilerin: “Bizi bu ter deryasından kurtar da, cehennemine at.” diyen kafirlerin hesabının tez görülmesi de rahmet olmuştur kafirlere.
Efendimiz (s.a.v)’in doğumunda, “Sevbiye” hatunu hürriyetine kavuşturan Ebu Leheb’in, bu şuursuzca hareketinin neticesinde bir pazartesi parmağından fışkıran suları emerek, kabrinde rahata ermesi de rahmettendir.
“Şefaatim, ümmetimin günahkârları üzerinedir.” Hadis-i Şerifi ile bizim gibi günahkârlara rahmettir Efendimiz (s.a.v).
“Ben sadece bir rahmet ve hidayet rehberiyim (peygamberiyim).”7
“Ne olur müşriklere beddua edin.” denince Efendimiz (s.a.v): “Şüphesiz Ben çok lanet edici olarak gönderilmedim, ancak rahmet edici olarak gönderildim.” buyurur.
Allah (c.c), rahmeti yüz parça kılmış, doksan dokuzunu kendi yanında tutup, bir cüzünü yeryüzüne indirmiştir. Bütün halk, mahlukat, bir cüz sayesinde birbirlerine merhamet ederler. Hatta yavrusunu incitme korkusuyla, kısrağın ayağa kalkması bu rahmetin eseridir.8
Her varlık, Bab-ı Rahman’a koşar. Bizi bağrına basan, okşayıp öpen, rahmeti ile rahim Mevlâ’nın arındırıp temizleyen Beytullah’a her gün inen yüz yirmi rahmetin; altmışı namaz kılanlara, kırkı tavaf edenlere, yirmisi de nazar edenlere, buyurulan “Baba Ocağı”na koşarız hep. “Vucûd-u Saadetlerini saran toprağın, Kabe’den, semadan, Bey-tü’l Mamur’dan, Sidre-i Munteha’dan, Arş-ı Azam’dan da daha kıymetli olan Kabr-i Şerif’lerini ziyaretle, Ebu’l-Beşer Rasûlü Ekrem (s.a.v.)’in “Ana kucağı”na atılırız hep.
“İlmi ile amil olan alimin, yüzüne bakmak ibadettir.” Hadis-i Şe-rifi ile övgüye mazhar önderlerin dergahına da Habibullah’ın ve Zat-ı Ecellu A’la’nın muhabbetine erişmek için eşiğine baş koyarız hep.
1- Nisa: 4/36
2- A’raf: 7/57
3- A’raf: 7/156
4- Ebussuud, 2/201
5- Enbiya: 21/107
6- Ebu Said Muhammed Hadim-Berika
7- Darimi Sünen-Mukaddime
8- Buhari, Kitabu’l-Edeb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder